Zümrüt renginde, alabildiðine uzanan bir cengel; her gün zorlanmadan keþifler yaptýðýnýz bir doða ve yeni bir kültür; yabani ama dost yüzler... Faturalarý, trafiði düþünmeden geçen günler. Ne zaman kaygýsý ne de para... Ýþte böyle bir yerde büyür Sabine Kuegler. Bu olaðandýþý hayata dilbilimci ve misyoner anne babasý sayesinde adým atar. Onlar “Fayular” diye adlandýrýlan Batý Papua’da Kayýp Vadi’deki çaðlar ötesinde kalmýþ bir kabileyi tanýmaya çalýþýrken, Sabine ve erkek kardeþi Christian ile ablasý Judith kendilerini macera dolu, yer yer tehlikeli ama çok eðlenceli bir dünyada bulurlar. Gün gelir, sarmaþýklarla Tarzan gibi uçarlar; gün gelir, karýncadan solucana, timsaha kadar her türlü “yiyeceði” denerler ve sýk sýk Fayu dostlarýyla günbatýmýnda, ateþ baþýnda sohbet ederler.
Zaman akar, Sabine büyür ve “medeni” dünyaya gitmesi gerekir. Zorlu bir süreç baþlamýþtýr. Ne trene binmeyi ne Tom Cruise’u bilir, ne de aþk ve güvenli seks hakkýnda bir fikri vardýr. Sudan çýkmýþ balýk misali hayatýný sürdürürken tökezler, hatta zaman zaman düþer. Cengelin özlemi günbegün büyür içinde. Fayu dostlarý sorarlar: Medeni dünyada Sabine’nin kalbi mutlu mudur?
Vahþi Beyaz Kýz, iki dünya arasýnda sýkýþan, kültür þokuyla uçurumun kenarýna kadar gelen bir cengel çocuðunun umut dolu, neþeli, içten hikayesi...