"Müge Ýplikçi'nin genç kuþaðýn yarattýðý son büyük dalgayla birlikte öykü adamýzýn kýyýsýna vurmasý, beklenmedik bir þanstý. Bunun ne denli önemli olduðunu ilk kitabý Perende'den sonraki kitaplarýnda daha iyi anladýk. O , yayýmlanan her yeni kitabýna tutunarak daha yükseðe çýkarken, biz de onun yakýn okurlarý olduk. Postmodernin olanaklarýndan yararlanarak yarattýðý dünyanýn insaný, genç kadýnlarý sorun etme, öyküyü yaþam sevinci yerine buruk iliþkilerde arama biçimi þaþýrtýcýydý. Postmoderne getirdiði bu özgün yorum, öyküye yeni biçimler kazandýrmak için bir ýþýk yakýyordu. Perende, Müge Ýplikçi'nin sonraki kitaplarýyla birlikte düpedüz bir nirengi noktasý yaratan arayýþýnda parlak bir çýkýþ noktasýdýr."
"Ýçinden daha kuvvetli bir ses o günleri nedensizce daha berraklaþtýrýyordu: Sonra deli kemancý vardý, diyordu o iç ses, oynak Zeki, usta roketçi Hilmi. Hilmi bir fiþekledi mi roketleri çarþý önünden bir þehir yanardý, bir çarþý önü. Gökyüzüne bakardý, Allah ne cümbüþ ha, derdi. Deli basardý bozuk yaylara, pijamasýnýn lastiðini sallardý."