“Sue ertesi sabah bir saatlik uykudan uyandýktan sonra Johnsy’nin kapalý perdeye dalmýþ olduðunu gördü.
‘Perdeyi aç, görmek istiyorum’ dedi Johnsy fýsýltýyla.
Yorgun Sue emre itaat etti.
Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiþ gibi gelen upuzun gece boyunca aralýksýz yaðan yaðmur ve þiddetle esen rüzgârdan sonra, bir asma yapraðý hâlâ yerinde duruyordu. Asma aðacýnýn son yapraðýydý. Sapýna yakýn taraflarý hâlâ koyu yeþil kalmakla birlikte, testere aðzý gibi týrtýllý kenarlarýna ölümün ve çürüyüþün sarý rengi gelmiþ olan yaprak, yerden beþ altý metre yükseklikteki bir dala cesurca asýlmýþ duruyordu.”
Kýsa öykü dalýnýn büyük ustasý, “beklenmedik sonlarla” biten öykülerin yazarý O Henry, hemen her öyküsünde hayatlarýmýzýn ne kadar ironik olduðunu vurur yüzümüze. Aslýnda öykülerinin þaþýrtýcý finalleriyle olduðu kadar kurduðu karakterlerin insani duyarlýlýklarýyla da hatýrlanmaya deðerdir.