Ahmet Rasim, aðýzlýk çeþitlerinden fes modellerine kadar kýyafet ve aksesuarlarýyla; tiryakileri, oruç bozanlarýyla; iftar sofralarýný, gece eðlencelerini, sohbet ortamlarýný, güldüren üslubu ve tüm detaylarýyla anlatarak eski ramazanlarý bize yeniden yaþatýyor. Bizi dönemin eski sokaklarýnda tekrar dolaþtýrarak, kendine özgü nitelikler ve özellikler barýndýran, herkesin damaðýnda farklý bir tat býrakan eski ramazanlardan bugüne ne kaldýðýný bir kez daha sorgulamamýzý saðlýyor ve þöyle diyor:
“Bir millet kendi mazisini bütün olaylarý, ananeleri, onu ayýran bütün küçük farklarý, þekilleri, hatýralarý, hududu, hatta haritalarý, bir nevi sinema demek olan tarihî içtimai, felsefi, iktisadi panoramalarý ile bilmedikçe istikbali göremez.”