Babasý 1960'larda Robert Kolej'de fizik öðretmenliði yapmýþ olan Amerikalý gazeteci M için her þey, uzun yýllardan sonra tekrar Ýstanbul'a geldiðinde aldýðý bir yardým çaðrýsýyla baþlar. Film yapýmcýsý eþi ile beþ yaþýndaki oðlu JFK Havaalaný'nda aniden ortadan kaybolan Jeannie Wakefield'in ricasý üzerine bu kayboluþ hikâyesini araþtýrmaya baþlayan M, çok geçmeden iþin göründüðünden daha karýþýk olduðunu, ucu 1970'lerde iþlenmiþ gizemli bir sandýk cinayetine dayanan bir olaylar zinciriyle karþý karþýya bulunduðunu anlar. M geçmiþin her yerde olduðu bir þehirde, ABD ile Sovyetler Birliði arasýndaki Soðuk Savaþ'ýn tüm hýzýyla sürdüðü, kimin kim olduðunu anlamanýn zor olduðu bir döneme dair araþtýrmalarýný sürdürürken, biz de Jeannie'nin günlükleri aracýlýðýyla bir Amerikalý'nýn gözünden Türkiye'nin 70'lerden bu yana geçirdiði sosyo-politik deðiþime tanýk oluruz. Öðrenci olaylarý, darbeler, içe kapanma ve dýþa açýlma süreçlerinin ardýndan çok deðiþimler yaþanmýþtýr ya, aslýnda deðiþen pek de bir þey yoktur: Zira sahnedeki karakterlerin çoðu aynýdýr, yalnýzca farklý maskeler takmýþlardýr… Ve ortada aydýnlatýlmasý gereken pek çok sýr vardýr.