Türk edebiyatýnýn çok sevilen ve bundan dolayý birçok manzum ve mensur esere konu olmuþ hikâyelerinden biri, Yûsuf u Zelîhâ hikâyesidir. Bu raðbetin baþlýca sebepleri, konunun kutsal kitaplarda geçmesi, büyük bir peygamberin hayatýný anlatmasý ve ölümsüz bir aþký terennüm etmesidir. Kur’an-ý Kerim’de ahsenü’l-kasas ‘hikâyelerin en güzeli’ diye nitelendirilen bu hikâye, asýrlarca, Müslüman-Türk yazarlar tarafýndan dinî bir þevkle iþlenmiþ; böylece biri diðerine benzemeyen pek deðerli eserler ortaya çýkmýþtýr.
Ýþte bu eserler içinde Þeyyâd Hamza’nýn Yûsuf u Zelîhâ’sý, Oðuz Türkçesi’nin kuruluþ dönemine ait, Anadolu sahasýnda yazýlmýþ ilk mesnevi olmasý itibarýyla son derece kýymetlidir. Bundan daha da önemlisi, edebî iddiadan uzak; fakat oldukça sade bir dile sahip olan bu eser, temsil ettiði diyalektin ses ve þekil bilgisini geniþ ölçüde yansýttýðýndan dilimiz ve dil tarihimiz bakýmýndan büyük bir deðer taþýmaktadýr.
Geleneksel ve çaðdaþ dilbilgisi ilkeleri doðrultusunda hazýrlanan elinizdeki bu çalýþmayla, Türk dili ve bilhassa Oðuz Türkçesi için nadide bir tarihî eser daha gün ýþýðýna çýkmýþ oldu.