1960'lardan sonra sosyoloji ve sosyal teori alanlarýnda teorik yaklaþýmlarýn þaþýrtýcý ölçüde artmasý ve diðer disiplinlerden birçok düþünce ve kavramýn alýnmasý, bilim üzerine sosyal araþtýrmalarda yeni sorularýn sorulmasýný mümkün kýldý. Bu deðiþim klâsiklerin ele alýnýþ biçimine de yansýdý. Klâsik sosyal teorisyenler; günümüz için hâlâ güçlü kavrayýþ kaynaklarý olabilecek özel düþünürler olmanýn yaný sýra, yeni ve çok daha yoðun bir tarihsel araþtýrma ve deðerlendirme türünün inceleme nesnesi haline gelmiþlerdir.
Klâsikler bu yeni önemi nasýl kazandý? Sosyoloji ve sosyal teori arasýnda nasýl bir iliþki vardýr? Sosyal teori projesinin çaðý artýk geçmiþ midir? Sýnýf gibi istikrarlý toplumsal 'gerçeklikler' temelinde teoriler geliþtirme çabalarýnýn gücünü yitirdiði ve anlamsýzlaþtýðý 'postmodern' bir durumda mýyýz? Günümüzde kimlikler çeþitliliðinin yarattýðý ciddi problemleri çözmek için sosyal teori dönüþtürülebilir mi?
Bu sorularla birlikte, sosyal teorinin mevcut durumunu da ele alan ve Immanuel Wallerstein'dan Stepnen P. Turner'a, Erik Olin Wright'dan Sandra Harding'e kadar birçok farklý sosyal teorik perspektiflere sahip teorisyenleri bir araya getiren bu derleme, empirik araþtýrmalar için bir çerçeve saðlayacak ve sosyal teori etkinliðinin kimliðini yeniden inþada yardýmcý olacaktýr.