Bu kitapta Kýbrýs hakkýnda görüþ ve düþünceler ortaya konulmakta, en iyi çarenin baðýmsýzlýða devam olduðu belirtilmektedir. Kitabý yayýmlamaktaki amacýmýz, Türk kamu oyunu aydýnlatmaktýr. Kitaptaki bazý ibareler þöyledir:
“Türkiye’nin durumu tarihte ender rastlanan bir haldir, hatta hapax legomenon (tek örnek)’dur. Yani suçlu ve maðlup Rumlarýn karþýsýnda hem haklý ve hem galip olmak; fakat ayný zamanda kendi lehine bir barýþ yapamamak. Maalesef 36 sene sonraki vaziyet budur.” (10. s.).
“Türkiye’nin Anamur mahalli ile Kýbrýs’ýn Koruçam burnu arasýndaki mesafe 64 kilometre, Zafer burnundan Suriye sahili 96 kilometre, Mýsýr’ýn Nil deltasý ile Kýbrýs’ýn uzaklýðý 400 kilometre, Yunanistan ana karasý ile Kýbrýs arasýndaki mesafe ise 770 kilometredir.” (20. s.).
“Avrupa tarafýndan meseleye bakýldýðýnda yukarýda Türkiye için söylediðimiz görüþlerin ters açýdan Avrupa için geçerli olduðu görülecektir. Yani 1699’da baþlayan ve 1774’te büyük ivme kazanan Avrupa’nýn ilerleyiþi 1974’te geriletilmiþ, Türkiye ileri harekâta geçmiþ, Hilal Haç üzerinde bir zafer kazanmýþtýr. Ýþte Ýngiliz savunma bakanýnýn 1996’nýn son günlerinde söylediði “Kýbrýs Avrupa’nýn ayýbýdýr” sözü, meselenin Avrupa açýsýndan önemini belirttiði için hayli manidardýr.” (23. s.).
“Þurasýný iyi bilelim ki, diyalektik bir açýdan bakýldýðýnda batýlýlýk müspet yönüyle zamaný deðerlendirme, çalýþkanlýk, iþ ciddiyeti ve araþtýrýcýlýk demekse, menfi yönüyle de Makyavelcilik, sosyal Darwincilik, oportünizm ve çifte standart demektir.” (59. s.).
“Kýbrýs’ta iki ayrý millet, iki ayrý din, iki ayrý dil, iki ayrý alfabe, iki ayrý kültür, iki ayrý coðrafi ve iki ayrý iktisadi bölge vardýr.” (61. s.).
“Tek çare fiilen (de facto) mevcut olan iki ayrý devleti hukuki (de jure) hale getirmek, baþka bir deyiþle Kýbrýs Türklerinin öz kader (self determinasyon) hakkýnýn dünya devletlerince tanýnmasýný saðlamaktýr. Ýstendikten sonra bunun baþarýlacaðýna eminiz.” (94. s.).