Atýf Bedir tam on iki yýl aradan sonra Rüzgârýn Dili Lâl adlý kitabýyla selamlýyor(Hece Yayýnlarý, 2010). Kitap üç bölümden oluþuyor ve seksen sayfa. Kitabýn kapak tasarýmý içeriðiyle uygun: insanlýk hali… Zaten þiir dediðimiz hadise, insan hallerini ifþa eden bir sanat deðil mi? Her türlü poetik kaygýnýn ötesinde aslýnda sanat, bir tür yitiðini arama, bir tür öyküsünün peþinde koþma deðil midir? Atýf Bedir’in dilinde bu: “Daðlar bizi anlayýnca yalýnayak döneriz/baþlarýz yitik menkýbemizi aramaya”, þeklinde mýsralara dökülüyor.
Atýf Bedir, geleneðe yaslanan bir þair. Sadece geleneksel þiirimizde geçen kelimeleri þiire taþýyýþýndan ileri gelmiyor bu özelliði. Ayný zamanda geleneði besleyen dünyaya da açýlýyor. Bizim olan þehirleri dolaþýyor. Turist gibi deðil ama. Acýyla. Bunu yaparken ayrýksý ve aykýrý bir dil kullanmýyor. Alýþageldiðimiz kelimelerle örüyor imgeyi. Coþkulu, akýþkan ve sýcak bir dil kullanýyor. Aþkla yazýyor yani. Hem de Damardan akacak sýcacýk aþkýndýr diyecek kadar.
(Mustafa Köneçoðlu, Hece Dergisi, Kasým 2010)