1968’ler. Yazýlý tarihin en barbar asrýnýn en umutlu, en ýþýklý, en cesur günleriydi. Coþkun bir devrimci dalganýn bütün dünyayý sarstýðý, onlarca ülkede milyonlarca insanýn ayaða kalkarak, “Gerçekçi ol, imkânsýzý iste,” diye haykýrdýðý günlerdi...
Böyle bir dünyada, Denizler de özgürlük bayraðýný Türkiye’de yükseklere taþýdýlar. ABD’ye, NATO’ya, yurtlarýný yerli ve yabancý sermayeye peþkeþ çekmek isteyenlere en iyi cevabý eylemleriyle, yürüyüþleriyle, cesaretleriyle verdiler.
Ve egemenler, bu özgürlük kabarýþýnýn intikamýný 12 Mart karanlýðýnda üç gençten çýkarmak istediler. Somut hiçbir yasal dayanak olmadan Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i ve nice arkadaþlarýný idamla yargýlayýp, “Asalým, asalým!” çýðlýklarýyla daraðacýna göndererek özgürlük ve baðýmsýzlýk mücadelesini boðmaya çalýþtýlar...
Baský altýnda geçen yirmi iki yýlýn ardýndan, bu yeni basýmýyla Daraðacýnda Üç Fidan’ý sunarken, bugün koyu bir karanlýðýn ve ahlâksýzlýðýn içine itilmek istenen yurdumuzda, gözlerimizde hâlâ bir umut ýþýðý, daraðaçlarýnda “solmayan” üç fidanýn anýsý önünde saygýyla eðiliyoruz...