Ben esnafým; sadece zekatýmý verir gerisine karýþmam’ yahut, ‘benim iþim daha ziyade teknik alanda, teblið ve irþad iþini ben yapamam’ diyorsanýz, ‘iki kiþinin ikincisi’ olarak Kur’an’ýn bize anlattýðý Hz. Ebû Bekir radýyallahü anh size, yanýldýðýnýzý söylüyor.
Bir insanýn, sosyal hayatta üstlendiði vazife ne olursa olsun, ayrýca ona, bizzat Yüce Yaratýcý’nýn yüklediði, O’nun Rasûlü’nün de yerine getirilmesini talep ettiði bazý iþler vardýr. Namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetler yanýnda dinin güzelliklerini baþkalarýyla paylaþma, çýkmaz sokaklardan insanlarý haberdar ederek onlarý, akýbeti saadet olan ana arterlere yöneltme ve Rabbânî bir atmosfer oluþturup bunun tatlý esintilerinde hep beraber cennet meltemlerini teneffüs etme gibi sosyal hayatýn iyileþmesine matuf hamleler, bu minvalde akla gelen hareketler olarak zikredilebilir. Meþrebi ne olursa olsun kýsaca, ‘emr-i maruf ve nehy-i münker’ olarak ifade edilen bu hususlar, bilhassa günümüz Müslümanlarýnýn üzerine de birer vazifedir.
Ýþte, Efendimiz’le yollarý birleþtiði andan itibaren, maiyetin zirve temsilcisi Hz. Ebû Bekir radýyallahü anh’ýn hayatý, bu açýdan güzel mesajlarla doludur. Çarþý ve pazardan hilafete giden yolda ortaya koyduðu gayretlerle o, sosyal statüsü ne olursa olsun her bir mü’mine bugün, ne güzel bir modeldir.
Mal ve mülke ihtiyaç hissedildiðinde mal ve mülkünü, can ve canandan geçme akabesine gelindiðinde can ve cananý, mal ve caný verene kurban etmesini bilebilme, sahibini ölümsüz kýlan öyle bir meziyettir ki, bu meziyeti ortaya koymasýný bilebilenler, eskiyen zaman ve mekanýn aþýndýrýcýlýðýndan azâde kalmýþ, zaman ve mekanýn sahibi katýnda, baþkalarýnýn ulaþamayacaðý mesafelere yelken açmýþlardýr.
Nasýl mý? Ýþte size böyle bir hayat…