“Kim bu çýlgýnlar” diye sordu Albay Ruef, atlýlarý dürbünle izlerken.
“Kazmacý Türkler, Albayým. Kalenin duvarýný yýkanlar. Sanki yediklerini sindirmek için gezintiye çýkmýþlar. Gördüðünüz gibi onlarý hiçbir þey durduramaz.”
Henüz çok gençtiler ve bir gemiye bindirilip savaþa gönderildiler. Ne savaþmayý biliyorlardý ne de gittikleri yeri. Osmanlý topraklarý üzerinde oynanan büyük oyunun birer piyonuydular sadece, Fransa’dan, Cezayir’den, Ýngiltere’den, Hindistan’dan, Avustralya’dan gelen bu genç çocuklar.
Türkler vatanlarý uðruna savaþýyorlardý, peki ya onlar? 1915 yýlýnda ayak bastýklarý Çanakkale’nin daracýk sahillerinde on binlerce ölü býraktýlar arkalarýnda. Ve dirençlerini kýramadýklarý Türkler karþýsýnda yenilgiye uðramýþ, baþlarý önlerinde giderken onlarca soru vardý kafalarýnda...
Çanakkale Savaþý bu kitapta karþý cepheden anlatýlýyor. Genç bir Fransýz askerinin gözünden savaþý tüm çýplaklýðýyla yaþarken, bir yandan da tarihten gerçek kiþiliklerin, daha doðrusu savaþýn asýl sorumlularýnýn çýkar çatýþmalarýna tanýk oluyoruz.