Jose Mourinho bir þampiyon. Gençliðinin sonlarýna doðru asla bir futbol yýldýzý olamayacaðýný fark ettikten sonra, dünyanýn en iyi antrenörü olmaya karar verdi ve 42 yaþýnda - yýldýz bir futbolcunun antrenörlüðün belirgin becerilerini henüz öðrenmeye baþladýðý bir yaþta - o bu tutkusuna ulaþmýþtý.
Mourinho kendi kendini methetmekte çok da geç kalmadý. Porto'yu Avrupa þampiyonluðuna götürdükten sonra, Portekiz'den Ýngiltere'ye geldiðinde, kendini Özel Biri olarak ilan etti. Patrick Barclay'in çizdiði portrede de görüldüðü gibi, hiçbir zaman sahte bir alçakgönüllülük göstermedi. Mourinho Chelsea'de göreve baþladýktan sonraki bir yýl içinde, kulübü yarým yüzyýldan sonra ilk kez Ýngiliz þampiyonasýna taþýyarak Özel Biri olduðunu kanýtladý.
Gerek Porto'daki görece sýnýrlý kaynaklarla, gerekse Roman Abramovich'in milyarlarý sayesinde futbol tarihinin en büyük bütçesiyle, Mourinho iþine her zaman ayný özeni göstermektedir. Göze çarpan bir ego, hassas insan yönetimi, harika bir antrenörlük yeteneði ve sonsuz çalýþma kapasitesi; Mourinho tüm bunlara sahip.
Olaðanüstü olaylar silsilesinin en önemli tanýðý, Mourinho'nun, yönetiminde çalýþýrken Robson'dur. Robson ve Everton menajeri David Moyes, Ýngiltere'deki ilk sezonunda futbolda gösterdiði dramatik etkinin sahibi olan ve önümüzdeki uzun yýllar futbolda hüküm sürecek gibi görünen bu olaðanüstü adamýn eþsiz bir resmini çýkarmakta Barclay'e yardým eden insanlardan sadece ikisidir.