"Hakkýný inkâr etmek istemem, ara-sýra ev iþlerine yardým ettiði de olurdu;
ucundan-kenarýndan da olsa yemeðe, bulaþýða, çamaþýra, çay ve kahve
hizmetlerine emeði geçmiþtir ama onun en iyi tarafý, aile kavramýna verdiði
önem ve bütün aile fertlerini etrafýnda toplanmýþ görmekten duyduðu hazdý
galiba.
Onun yapýsýnda aile üyelerini birbirine doðru yaklaþtýran ve herkesin
birbirini farketmesini, hatta konuþmasýný teþvik eden bir tabiat vardý.
Þimdi o hususiyetini biraz da hasretle hatýrlýyor ve günün birinde onu
apansýz terkediveriþimizden ötürü suçluluk duyuyorum. Aradan geçen on sene
zarfýnda yokluðunu hep hissettirdi; þimdi herbirimiz evin bir tarafýnda
kendi meþgalesiyle uðraþýrken, ayný çatý altýnda olsak bile bir buketin
daðýlmýþ çiçeklerini andýrýyoruz.
Onun yokluðunda evlerimiz daha geniþ ama biz biraz daha yalnýzýz."
...
"Biz böyle güzeliz", gündelik hayatýn akýþýnda hep dokunup geçtiðimiz
sýradanlýklarý hikâye ediyor; hani, "tam dilimin ucunda, söyleyecektim;
aðzýmdan aldýn" dedirten þeyler...